İngiltere eğitim gezimiz başlıyor :)

Aylardır hayalini kurduğumuz İngiltere eğitim gezisi başlıyor 🙂 Uçak yolculuğumuz yaklaşık üç buçuk saat sürdü. İlk defa bu kadar uzun süreli uçağa binmiştik. Ama televizyon koymuşlardı, yani sıkılmadık. İnmeden önce uçaktan baktığımızda İngiltere’de her yer yemyeşil görünüyordu. Uçağımız Londra yakınlarındaki Gatwick Havaalanı’na indikten sonra otobüsle okulumuz ve kalacağımız yerin bulunduğu Oxford’a gittik. Odalarımıza yerleşip tanışma toplantıları yaptık. Sonraki gün seviye tespit sınavı olup sınıflarımıza yerleştirildik.

Okul programımız güzeldi; 1 gün tam, 4 yarım gün okula gidiyor, Pazar günlerinin yanı sıra okulun yarım gün olduğu zamanlarda geziyorduk. Sabah, öğle ve akşam olmak üzere etkinlikler oluyordu. Bu etkinliklerin içinde spor, film seyretme, sohbet kulübü, disco, karaoke ve öğrencilerin birbiriyle iletişim kurabileceği değişik oyunlar ve yetenek yarışmaları da vardı.

Neyse, geçelim öğretmenlere, öğretmenler hakkında bir şey söylemek gerekirse hepsi çok tatlı ve iyi öğretmenlerdi. Onlar öğretmek istedikleri bilgileri ya resimlerini çizerek ya da bildiğimiz kelimeleri kullanarak anlatmaya çalışıyorlardı. İlk öğretmenimizin adı Adriana idi. Biz ona Adriana Lima diyorduk çünkü öğretmenin dersinden pek hoşnut değildik. Nedeni de sesi ninni gibi geliyordu ve biraz da olsa sıkılıyorduk. İkinci öğretmenimiz ise Tamsin’di. Tamsin bizim en sevdiğimiz öğretmenimizdi çünkü çok hareketli ve çok eğlenceli ders anlatan bir öğretmendi. Derslerinde hiç sıkılmadık. Üçüncü öğretmenimiz ise Thomas ‘dı. Bizim ona Tom dememizi istedi. Dördüncü öğretmenimiz Zita idi ama Zita ‘yı çok iyi tanıyamamıştık çünkü o son birkaç gün dersimize girmişti. İlk başlarda öğretmenlerin konuşmalarından bir şey anlamıyorduk, çünkü kimi öğretmen sözcüğü ağzında geveliyor kiminin sesi ise bize ninni gibi gelip uykumuzu getiriyordu. Bundan dolayı öğretmenlerin bazılarından en başta pek hoşnut olmamıştık ama sonradan tanıdıkça hepsini sevdik.

Okulun yemekhanesine gelince; yemek için kuyrukta beklememiz gerekiyordu. Okulumuza gelen Japonlarla birlikte yemek sırası daha bir uzadı bundan dolayı onlarla arkadaş olmayı istememiştik. Ama onlar bizimle voleybol oynamak istediklerinde cana yakın ve arkadaş canlısı olduklarını gördük ve samimi arkadaş olduk. Japonların haricinde de İtalyan, Rus, İspanyol arkadaşlarımız da oldu. Ayrıca Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen Türk arkadaşlarımız da vardı. Yemekhanede her gün sabah kahvaltıda mısır gevreği oluyor bunun yanında ekmek, nutella ve meyveli yoğurt veriyorlardı. Öğlen; pizza, makarna, tavuk, patates ve meyveli yoğurt gibi yiyecekler, akşam; soslu tavuk, balık, makarna ve meyveli yoğurt yiyorduk. Bir de bizimkilerden farklı bir yemek var; “fish and chips” bu balık ve patates cipsi demek ve İngilizlerin en meşhur yemeği.

Aynı zamanda, en sevdiğimiz şey olan çikolatanın büyük bir mağazası olduğunu öğrendiğimizde deliye döndük tabii. En çok içine girince daha bir deli oluyor insan. Keşke tüm günlerimiz orda geçirebilseydik, mağazanın içine girer girmez buram buram çikolata kokusunu alıyorsunuz. Bu arada mağazanın ismi ise M&M.

İngiltere’de olmak çok güzeldi, orası Türkiye gibi değildi; bütün insanlar birbirlerine nazik davranıyorlardı. Bu sadece insanlarda değil trafikte de öyleydi. Arabalar kurallara uyuyorlar, yayalar geçerken durup yol veriyorlardı. Birçok kez trene bindik. Orada neredeyse en çok kullanılan ulaşım aracı tren. Çünkü arabası olmayanlar veya bizim gibi oraya başka ülkeden gelenlerin kolay yolculuk yapmasını sağlıyor. Ayrıca her zaman derler ki; “İngiltere soğuk olur kısa kollu bile giyemezsiniz, üşürsünüz”. Bizim şansımıza o kadar sıcaktı ki kısa kolluyla bile terledik.

İngiltere’de gezdiğimiz yerlerden ilgimizi çeken yerleri de sizinle paylaşmak istiyoruz; Bizim gittiğimiz bir opera vardı. Adı Phantom Of The Opera. Çok güzeldi, hem dans edip hem bir film gibi anlatıyorlardı.

BLENHEIM PALACE AND GARDENS (Bleinheim Sarayı ve bahçeleri) ‘ni çok beğendik. Okulumuza 10 dakika uzaklıktaydı. Bu saray 1704 yılında Fransızlarla yaptığı savaşı kazanan John Churchill’e Kraliçe Anne tarafından hediye olarak yaptırılmış. Önündeki gölü ve barok tarzı mimarisiyle çok güzel bir saraydı. İçi de çok güzeldi. Söylenenlere göre kraliyet ailesine ait olmayan İngiltere ‘nin tek sarayı imiş. Sarayın içindeki bahçeler de harikaydı. Ayrıca tropik kelebeklerin olduğu bir bölüm vardı, bir sera içinde tropik bitkiler ve iklim yaratmışlar. Orada da tropik kelebekleri canlı olarak görebildik. Bir de labirent vardı, bahçe bitkileri ile oluşturulmuş.

MADAME TUSSAUD MÜZESİ İçinde birçok ünlünün bal mumundan yapılmış heykelleri vardı. Gerçekten çok güzeldi ve bizim en çok ilgimizi çeken Atatürk’ün heykeliydi ama çok benzetememişlerdi.

POUNDLAND Her şeyin 1 paund olduğu hatta 4 suyun 1 paund olduğu bir yer. Neredeyse tüm paramızı orada harcadık.

DUCK TOUR Duck (Ördek) hem karada hem denizde ilerleyebilen bir çeşit taşıt. Londra şehir turu yaptık, 20 dakika da Thames nehrinden turlayarak şehri seyrettik.

BIG BEN Çok yakından göremesek de duck tour (bir çeşit şehir turu) yaparken uzaktan gördük.

TOWER OF LONDON 11. yüzyılın son yıllarında Thames Nehri yamacında yapılmış. Londra’nın en eski yapılarından bir tanesi. Dünya Mirasları listesinde de yer alıyormuş. Çok sıcak ve güneşli bir gün olduğu için yeterince gezemedik.

TOWER BRIDGE Tower Bridge, İngiltere’nin Londra şehrinde Thames Nehri üzerinde yer alan bir köprüdür.

CHRIST CHURCH COLLEGE Oxford üniversitesi 38 okuldan oluşur. Christ Church Koleji bunlardan biridir. Harry Potter’in bazı bölümleri burada çekilmiş. Alice Harikalar Diyarı’nın kahramanı Alice gerçek hayatında Christ Church Koleji’nde yaşamış çünkü babası o okulun dekanıymış. Okuldaki bir öğretmen (Esas adı Charles Dodgson, Editörü Lewis Carroll adıyla kitaplarını basmış) bahçede resim çekerken Alice ve iki kız kardeşiyle karşılaşır . Bahçeyi hep birlikte gezmeye başlarlar. Bu arada da öğretmen onlara kendi hayal dünyasından bir şeyler anlatır, bu Alice’in çok hoşuna gider ve bunları masal kitabı haline getirmesi için ısrar eder ve böylece Alice Harikalar Diyarında kitabı dünya çocuklarına hediye edilmiş olur.

ETON COLLEGE (Sıkça Eton olarak kısaltılırmış) Eton College, İngiltere’nin en eski ve elit özel okullarından biriymiş. 1441 yılında Kral VI. Henry tarafından, kurulan okul sadece 13-18 yaş arasındaki erkekleri, yatılı olarak kabul ediyormuş. Yüzyıllardır İngiltere’nin en elit ailelerinin çocuklarını kabul eden okul, öğrencilerine, İngiltere’deki diğer okullara kıyasla çok daha üstün standartlar sunuyormuş. Ayrıca okulun mezunları arasında 19 ingiliz başbakanı, prens, bilim adamı ve yazar vardır. İlk kurulduğu yıllardaki sınıfta o zamanki öğrencilerin oturduğu sıralara oturup rehberimizi dinledik. Prens William ve prens Harry de burada okumuş ama William mezun olmuş, Harry ise bitirmemiş.

WINDSOR CASTLE (Windsor Sarayı), İngiliz Kraliyet ailesinin özellikle Paskalya tatilini ve bir çok hafta sonunu geçirdikleri bir saray. Ayrıca orada başka bir bölümde Kraliçe 2. Mary’nin bebek evi vardı. Şatodaki her şeyi bebek evine çok minik olarak koymuşlar. Bir de giydiği kıyafetlerin bazılarını sergilemişler.

WARWICK ŞATOSU Warwick Şatosu ortaçağda yapılmış bir şato. Daha sonrada İngiliz soylularının oturduğu bir yer, Ünlü kral 8. Henry’ye (6 kere evlenen ) ve orada yaşayan diğer soylulara ait bir sürü eşyalar sergileniyor.

SHAKESPEARE’S HOUSE Shakespeare ‘in evi kendisinin ve ailesinin özel eşyalarıyla doluydu.

ROME BATHS En önemli Roma hamamlarından birinin bulunduğu BATH şehrine gittik. Romalıların topluca banyo yaptığı yermiş.

LONDON EYE Londra’daki Thames nehri kıyısında kurulu dev dönme dolap. Yüksekliği 135 metre olan London Eye, 2000 yılında inşa edilmiş. Dönme dolapta yirmi beşer kişi kapasiteli 32 kabin yer alıyormuş. Biz binemedik ama Londra’nın önemli tarihi yapılarının çoğunun kuşbakışı görülebildiği tur yarım saat sürüyormuş.

COVERED MARKET (Kapalı Çarşı) Oxford’da Covered market (Kapalı Çarşı) küçük fakat şirin bir yer, özellikle yeni fırından çıkmış içi erimiş çikolatalı kurabiyeci Ben’s Cookis ve Moo – Moo’s milkshake’ci (en az 200 çeşit var) çocukların vazgeçemiyeceği, bizim de sık sık uğradığımız iki yer. PUNTING Oxford’da nehirde punting yaptık. Kanoyu kullanan ağabey çok güçlüydü, 3 kanoyu birbirine bağladı ve bizi gezdirdi. Çok eğlenceliydi, nehirde etrafımızda bir sürü ördek de vardı, hatta bir tane çok minik yavru ördek gördük; çok şirindi.

HARRODS Harrods Londra’nın en ünlü mağazalarından biridir. Aynı zamanda dünyanın en ünlü ve en büyük ve pahalı mağazaları arasında yer alıyormuş. Kraliçe de alışverişlerini genellikle buradan yaparmış. Bunlar gezdiğimiz yerler.

Biz İngiltere ‘de olmayı ailelerimizi özlememiz dışında çok sevdik. Umarım bu güzel deneyimimizi okurken sizler de keyif alırsınız.

Son olarak eğer İngiltere’ye gidecekseniz yanınıza ağrı kesici bir ilaç alın, rahat ve spor bir ayakkabı giyin çünkü orada gezecek o kadar çok yer var ki 🙂

Hazan Güntürk – İldeniz İnanç 2013