londonestanbul karışımı olursammmm

Londonestanbul karışımı olursammmm

Burdaki çöküntü ruh haliyatımdan sonra, gittim gezdim tozdum, eğlendim öğrendim.

Sabaha zor kalktım ama hep kalktım kapı yumrukladım ama kapımı da yumruklattım. Gülmekten ağlama krizine girdim bütün yakışıklı italyanlara türkçe çok yakışıklısın dedim. İspanyollarla tanıştım ve adlarını anlamakta zorluk çektim. Çinlilerle kaynaştım. Yemek yiyemedim zayıfladım alışveriş yaptım fotoraf çektim, yerlere düştüm yuvarlandım. Alttan alttan kaynattım odadan kaçıp senaya ve şeboya daldım kapıların önünde durup saatlerce çene çaldım. Ipodda romantizmin doğruğuna ulaşıp landing in london olayına girdim.

Picaddiillyden annemi museum of londondan cansumu diskodan egoiti aradım.  İki de bir herkesi andım. Torresi görüp jamariya weyk up dedim. Javi seray ve pedroyla ekip çalışması yaparken onları kurtardım. luigiyle kol kola gezip stefanoların yanında oturdum, röflelinin artistik futbol hareketlerine güldüm. khaledle öğrenci diskosunda koptum. Filippoya manevi destek verdim. Ezgiyle güldüm, Senayla ağladım, Şebnemle dağıldım – wer rrr yu from welkam tı londın ola bonjo ooo espana – tate modernde kader hakkında demeç verdik. British museumda tuvalet aradık. Trafalgarda şeboyu çekiyo taklidiyle bizim grubu çektik. Morcuğumun doğum gününü kutlayıp ona çikolata ikram ettim. Valeriiaaya valerionun adını sorup durdum. Bizim kıza gülümsedim, Antonioyu quiz yaptım, money nin aile problemlerini unutturdum. ilk gece yaptığımız oje partisindee turuncu ojeyi foto makineme bulaştırdım. Maritime’ın ilk gününde canberkle aynı sınıfa düştüm.

Eski ilk okul arkadaşım altayı ingilterede buldum ve yine classmate olduk nerden nereyee 😀

Yavuzun kurabiye yapışını seyrettim, Beliz ve Aykanla Buckingham önünde bekledim, Serayla heryeri gezdim herkese laf attım. Oğulcanın yürüyen ağrı dağı lafına koptum. Luigii sayesinde bir sürü italyan arkadaşım oldu.

Garsonla muhabbet ettim, yemekçi teyzeye sizin yüzünüzden vejeteryan olucam dedim de kadın bana kızdı -tek amacım şakaydı-  martine bizim hocamız ol diye yalvardım, kibukaayı anlamakta zorluk çektim, liv tyler’a benzeyen hoca beni bayılttı.

melody ve anna ile depremler hakkında konuştuk, disney channelde oynama potansiyeline sahip insanlar gördüm, ross’a girdiğimiz idda sonucunda saat sordum ve bütün gün onu görünce sol bileğimi saklamak zorunda kaldım, penelophe ye divan edebiyatından bahsettim, Helenle yunan mitolojisi hakkında konuştum.

Madam tussoda korku tüneline daldım ve çığlık çığlığa bağırdım, Macarinayı hiç sevmediğim halde tamamen sözlerini ve figürlerini ezberledim, waka waka dansı yaptım, kareoke yapan herkesin şarkısına oturduğum yerden eşlik ettim, meksikalı kızlara apaçi dansı öğrettim, Martayla hiphop yaptım, Ilariayla her fırsatta konuştuk.

Eleonoranın adını şansa hiç unutmadım, metroda with or without you yu ve wonderwallı çalan adama ertesi gün 21guns çalarken para attım ne kdar attığımı bile bilmiyorum, akşam sokakta şarkı söyleyerek ve dans ederek yürüdüm, kaçırdığımız otobüsün arkasından puttana vaffankulo diye bağırdım, javiden ispanyolca küfürler öğrendim, İtalyanlara da öğrettik tabii, süpermarkette ne alsak diye tartışırken stefano gelip bizi didikledi dondurma yiycez diyip yemeden döndük.

Zarayı süpürdük, kabinlerde güldük, mama mia da we re dance queen diye kalkıp oynadık, arka sırada uyuya kalan italyanlara güldük, alealejandrooooo diyip durduk, alors on dance çalınca çığlık çığlığa bağırdık, supermarketten 1 pounda makyaj malzemesi aldık, cutty sarkda bütün gece milleti bekledik, su almaya gidip iki saat güldük sokakta…

 

Burdaki herşeyi bırakmıştım, hiçbir şey düşünmemeye çalışarak çünkü orda “KELİMENİN TAM ANLAMIYLA deli gibi İngilizce konuştuk ve eğlendik” herkesi tanıdığıma o kadar mutluyum ki…keşke bir haftamız daha olsaydı diyorum.

Ama seneye yine aynı zamanda

<3<3<3  with love..

Melis (2011)